Mansur hasin ve asik suratini yüzüme carparcasina bana bakti ve ayaga kalkip dedi ki
Hos geldin, Ya Ebu Hanife, otur yanima
Güc-bela ilerleyip yanina oturdum.
Tesrifatciyi cagirip ona sevik getirmesini istedi. Sevik getirildiginde kadehi bana uzatti
Hadi, ic
Sevik zehirliydi. Bunu fark etmistim. Mansur beni zehirleyerek öldürecekti.
Hayir, icmeyecegim. Bana bunu icirtemezsin
Hey askerler, gelin buraya. Bu adama su seviki icirin zorla. Icmezse bogazindan dökün
Gerek yok, ver seviki, kendim icerim
Seviki ictikten sonra öfke ve gazapla kalktim yanindan. Bos kase dermansizliktan titreyen ellerimden yere düstü, bin parcaya bölündü. Sevikteki zehir tüm vücudumu cayir cayir yakmaya, midemi, bagirsaklarimi kurutmaya baslamisti bile. Allaha vuslat cok yakindi, bunu ta derinden hissediyordum.
Hey, Ebu Hanife, nereye gidiyorsun
Nereye olacak, senin göndermek istedigin yere gidiyorum. Sen saltanatinla kal bu dünyada, gözünü zulümler doyursun Fani saltanatinla avun dur, ben asil saltanat sahibi olan Allahimin yanina gidiyorum, onurumla, imanimla...