Toplumda maddeye verilen önem, sana, söhrete, mala, mülke duyulan bagimlilik her gün biraz daha artiyor. Sahip olma ve sahip olduklarini koruma arzusu insanlari hasislestiriyor; verme, sevme, paylasma duygusundan uzaklastiriyor. Insanlar her verdiklerinden; sevgilerinden, saygilarindan, sefkatlerinden, merhametlerinden karsilik bekler duruma geliyorlar...
Oysaki insanin insan olabilmesi icin kendi özüne dönebilmesi, insan niteliklerini gelistirmesi, sevgide, sefkat ve merhamette su gibi esirgemez olmasi gerekir.
Cok varlikli, sanli, söhretli insanlar tanirim, acilar icinde kivranirlar. Alarak mutlu olana hic rastlamadim. Hele sevgiyi yalnizca dilde dolastirip hizmete dönüstürmeyenlerin mutsuzluktan öte inandiriciliktan da uzak, itibarsiz yasadiklarini gördüm.
Maddi, manevi daha cok kazanmanin ve berekete kavusmanin, mutlu, itibarli, coskulu ve sevincli yasamanin tek yolu kosulsuz sevmek, karsiliksiz vermektir.
Bir Türk atasözü, Gönlün sevgisi, elin vergisidir der. Gönüllülük, akilla gönlü, sevgiyle eli birlestirmek, sefkati, merhameti, elin ve gönlün sicakligini en yakinlarimizdan
baslayarak baska insanlara ulastirmaktir.
Kitapta, bir gönüllü olabilme yolunda 35 yilda gerceklestirmeye calistigim projeleri ve karsilastigim olaylari yazdim. Sonucta, bir tek kardesimde bile gönüllülük arzusunu uyandirabilsem ve onun gönüllülük yoluna katilmasina neden olabilsem sevinclerin en yücesini yasarim ve Kitap hedefine ulasti derim.