Türk dili ve edebiyatinin 7.yydan itibaren bilinen ilk yazili metinleri Türklük cografyasinin cesitli kültür cevrelerinde sayisiz edebi eserlerle, günümüze kadar kesintisiz bir sekilde devam edegelmistir. Bu dil, 20.yyin baslarinda modern lehcelere ayrisarak, günümüzde yirmibesi askin yazi dili ile dünyada en cok konusulan dillerden biridir. Bu dil, Anadoluyu mesken tutan bati Türklügü ile, anayurtta kalan dogu Türklügünün ortaya koydugu sayisiz edebi zevk, heyecan ve fikir mahsuleriyle, bu mahsullerin mübessirlerinden Ahmet Yeseviden baslayip, Imam Maturudi, Kasgarli Mahmut, Ali Sir Nevayi, Babür Sah ve Hüseyin Baykara meclislerinden, Yunus Emre, Mevlana, Baki ve Nesati ve ardillariyla zirveye ulasan Ciragan alemlerine uzanan bedi ve tefekkür aleminin lale bahcesidir.
Islam öncesi üst dil diyebilecegimiz edebi bir dil hüvviyetine kavusan Türk diliyle, tarihi icinde yogun olarak edebi eserlerin verildigi muhitin Türkistan ile Anadolu cografyasi oldugu dikkate alindiginda, özellikle bu muhitlerde olusan edebiyatin, sekil, muhteva ve islenis yönüyle, fikir hayatinda Türk milletinin sanat istidadiyla, dili kullanmadaki kabiliyeti ve düsünce dünyasindaki derinlik, bize kaybedilmis bir dünyanin kapilarini acmaktadir.