Uluslar arasi alanda ekonomik, politik, askeri, kültürel ve toplumsal iliskilerde cok yönlü degisiklikler yasaniyor. Kapitalist sistem, kendisini reorganize ederek yeni alanlara acilarak ilerliyor. Küresellesme, kapitalist sistemin diyalektik tarihsel evrimini takip eden bir sürec olmakla birlikte, gecmisin bir tekrari olmayip yeni bir tarihsel evreyi tanimlamaktadir.
Kapitalist üretim güclerindeki niteliksel gelisme, hem küresel gücler ve dolayisiyla ayni ve farkli sektörlerde yer alan küresel tekeller arasindaki iliskiyi yeniden tanimlamayi, hem de üretim iliskisine dayanan farkli siniflar arasindaki iliskinin yeniden analiz edilmesini zorunlu kilmaktadir.
Küresel catisma ve rekabet merkezi Asyaya kayiyor. Uluslar üstü sermaye gruplarinin azami kar alani olarak islev gören Asya kitasi, küresel sistemin stratejik merkezi olmaya adaydir. Önümüzdeki 20 yil icerisinde Cin, ABDyi cok geride birakarak dünyanin en büyük ekonomisi haline gelecektir. Asyanin ve özellikle Cinin küresel sistemin merkezi haline gelmesi, uluslar arasi kapitalist iliskilerin stratejik dengelerini de yeniden sekillendirecektir.
Avrupa ve Amerika kapitalizmi artik tarihsel sinirlarina dayandi, önümüzdeki birkac on yil icinde Asya da kendi tarihsel sinirlarina dayanacaktir. Böylelikle kapitalizmde sonsuza kadar yasamayacaktir ve tarihsel islevini bir noktadan sonra tamamlayacaktir. Küresel kapitalizm bu sürecin belki de son halkasidir.
Kapitalizmin ürünü olan karsit gücleri olusturan siniflar arasindaki zorunlu tarihsel mücadele, kapitalizmin yok olus sürecini hizlandiracak olan yegane faktördür. Asyada doruga ulasacak olan küresel kapitalist sistemin yok olusu da burada gerceklestirecek gibi görünüyor. Bu bakimdan küresel bölgesel devrimlerin yeniden Asyadan baslamasi da sürpriz sayilmamalidir.