Yüce Allah, sir ve hikmet dolu bir kelam eyledi; bu fan gurbet aleminde ne yapacagini sasiran insanlara isik tuttu. Vuslata yüz akiyla dönüs yolunu gösterdi. Hayati, tekrar cennet iklimine mazhar edecek bir mahiyet ile tanzim etti. Unutana hatirlatma, gaflete dalana kaz, uyuyana uyandirici bir sabah nru, kosturana hiz, gözlere fer, gönüllere hüner lutfetti; adeta bütün sonsuzlugu bir noktada seyrettirdi. Bu kelam; Peygamberlere gönderilen suhuflar oldu, kitaplar oldu; en son olarak da Kurani Kerim oldu. Ta ezel aleminden bugüne Allahin yüce katindan tecell eden bu ilah kelamlara sözlere beyanlara her asina gönül ve lisan da, birer sir ve hikmet hazinesi haline geldi. O ilah hitaplarin ilk muhataplari Rabbimizin rasulleri ve nebleri oldu. Ikinci muhataplari da Hakkin velleri ve edipleri oldu. Ücüncü muhataplari da sevda ve baglilik halkasini olusturdu. O ilah kelam ve sözlerden nasiplerine göre peygamberlerin biri safiyyullah, biri neciyyullah, biri hallullah, biri rhullah, biri de habbullah payesine eristi. O ilah beyan ve ifadelerden nasiplerine göre; kimi siddk, kimi faruk, kimi zinnreyn, kimi hayder ve ilim sehrinin kapisi oldu. O ilah kelimelerden nasiplerine göre; kimi büyük bir imam, kimi irfan hazinesi, kimi maneviyat sultani, kimi Mevlana, kimi Ynus oldu. Kimi Bahaeddin Naksibend oldu kimi Imami Rabban. Kimi Fatih oldu, kimi Aksemseddin. Kimi Ahmed Han oldu, kimi de nice hanlar yetistiren Hüday. Hep o ilah kelamdan nasip ile... Hep o ilah kelamdaki sirlar ve hikmetler ile...