Demek ki gitme ihtimali vardi ama bir secim yapmasi gerekiyordu. Rüyasinda Sami Beyin tablosunun icinde gördü kendini. Elinde bir bavul, saclarinda rüzgar vardi. Yolun sonuna yaklastikca siliniyor, yok oluyordu.
Müstenire cocuklugundan itibaren bir hayalin pesindeydi; ressam olmak istiyordu. Necmiyle tanisip ona asik olmasi da onu yolundan ceviremedi. Aykiri kisiligi, her zaman basini dik tutmasini saglayan onuru ve yetenegi sayesinde düsünün pesine takildi. Ancak karsiliginda ödemesi gereken bedeller vardi. Isgal altindaki Istanbuldan Parise uzanan macerasinda Müstenire, saclarina dolan rüzgarin onu her seferinde yoldan cikarmasina izin verdi. Yüregini aska, mutluluga acti ama mutlulugun bir karsiligi oldugunu, idealleri olan bir kadinin her zaman bedeller ödemesi gerektigini ögrendi.
Halbuki üc savasin darmadagin ettigi hayatinda tek istegi sadece mutlu olmakti.
Oya Akcizmecinin ikinci romani Saclarimdaki Rüzgar, genc bir sanatcinin hirslarini, ic dünyasindaki karmasanin özel iliskilerine nasil yansidigini tarihi bir cerceve icinde bizlere sunuyor.