1965te genel secimler olmus, ondan önce de 1961de her türlü özgürlükleri güvence altina alan yepyeni bir anayasa yapilmisti. Daha sonra AP iktidarinin basbakani Süleyman Demirel, bu anayasanin bol geldigini ve terziye gönderip sagini solunu kestirmek gerektigini meydanlarda, kamuoyu önünde acikca söylemistir.
1960 ihtilalinden sonra gelen hürriyet ortaminda yetismis toplum katmanlari bu anayasanin bu sekilde degerlendirilmesi ve fiilen de önünün kesilmesi calismalarini hicbir bicimde onaylamiyordu. Bu da toplumsal muhalefetin her katmanda güclenmesi ve derinlesmesine yol acti. O özgürlük ortamindan 1969a geldik. 1968 ögrenci hareketleri baslamis. Bu hareketler hizla dünyaya yayilmis, Türkiyede de etkili olmaya baslamisti.
Genelkurmay Baskani Orgeneral Memduh Tagmac gayet net olarak, Bu toplumsal olaylar ekonomik olaylarin cok ilerisine gitmistir. Ekonomi bunun cok gerisinde kaldi dedi. Burada toplumsal bir patlama meydana gelebilecegi endisesi dogmustu. Dolayisiyla bu sosyal gelismenin önünün kesilmesi gerektigi düsüncesi orduya hakim olmustu. ABD de, bu düsünceyi daha fazla güclendirecek tüm eylemlerde bulunmaya basladi. 12 Mart 1971e gelindiginde ordu icinde ve disinda sivil-asker ya da asker-sivil bir sürü cuntalar olustu.
Öncesi ve Sonrasiyla 9 Mart-12 Mart Süreci bir döneme isik tutuyor. Özellikle 9 Martin ne oldugunu ve 12 Martin perde arkasini olaylari birebir yasamis Erol Bilbilik anlatiyor.